Finanasajans.com - TV8 ekranlarının en çok izlenen dizilerinden biri olan Kırmızı Oda izlenme rekorları kırıyor. Milyonlarca kişi ekranları başına bağlamayı başaran Kırmızı Oda dizisi, içinde barındırdığı hikayelerle de izleyenlerin kalbine dokunuyor. Kırmızı Oda Nazlı ve Recai Gerçek Hayat Hikayeleri Ne? Kırmızı Oda dizisinin her hikayesinde olduğu gibi, Nazlı ve Recai karakterleri de oldukça büyük ilgi çekti. Peki Kırmızı Oda Nazlı ve Recai Gerçek Hayatta Kim?

TV8 ekranlarında yayınlanan Kırmızı Oda dizisi her geçen gün büyüyen bir ilgiyle izlenmeye devam ediyor. Kırmızı Oda dizisi özellikle de gerçek hayatta yaşanmış hikayelerden uyarlanarak yazılan senaryosuyla oldukça büyük ilgi çekiyor. Dizinin yeni hikayelerinden biri olan Nazlı ve Recai de büyük ilgi görüyor. Dizinin senaryosunun gerçek hikayelerden esinlenilerek yazıldığın bilen izleyenler, Kırmızı Oda Nazlı ve Recai Gerçek Hayatta Kim? sorusunun yanıtını da merak ediyor.
TV8 ekranlarının en sevilen dizilerinden biri olan Kırmızı Oda dizisi, bilindiği gibi Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu'nun muayenehanesine terapiye gelen danışanlarının hikayelerini kaleme aldığı kitaplardan esinlenilerek yazılıyor. Dizide izlediğimiz bir çok karakterin gerçek hayatta kim olduğu da büyük merak konusu olmuştu. Tıpkı daha önce de dizide konu edilen karakterler gibi Recai ve Nazlı'nın gerçek hayat hikayesi de merak ediliyor.

Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu'nun kitaplarını okuyan ve Kırmızı Oda dizisini de takip eden izleyenler, ilk bakışta hikayenin Camdaki Kız kitabındaki Nalan ve Hayri hikayesine benzetti. Bu hikayede de tıpkı Nazlı ve Recai gibi Nalan ilişkinin yürümesini isterken Hayri ise Nalan'ı istemiyordu. Kitapta Nalan da tıpkı Nazlı gibi güzelliğiyle dikkatleri üzerlerine çekiyordu. Ancak iki çifti birbirinden ayıran en önemli özellik Nazlı ve Recai'nin sevgili değil evli olmalarıydı.
Kırmızı Oda dizisinde ilenen Recai ve Nazlı hikayesi Dr. Gülseren Buğdağcıoğlu tarafından kaleme alınan Madalyonun İçi kitabındaki Reyhan hanımın hikayesiyle çok büyük benzerlik gösteriyor. Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu, Madalyonun İçi kitabında Reyhan hanım, kumral balık etli çok güzel bir kadın olarak betimleniyor. ojeli tırnakları ve fönlü saçlarıyla dikkat çeken Reyhan hanımı gördüğünde doktor hanım bile şaşkına dönüyor. Bu denli bakımın ne derdi olduğunu doktor hanım dahi merak ediyor.

Reyhan hanım doktor hanımın çalışma odasına girer girmez, merhaba dedikten hemen sonra ağlayarak derdini anlatmaya başlıyor. Kocasının artık kendini eskisi kadar sevmediğinden yakınan Reyhan hanım, eve çok geç saatlere kadar gelmediğini, onu terk etmek üzere olduğunu anlatıyor. İlk başta şaşıran doktor hanım sorular sormaya başlar.
Reyhan hanım doktor hanıma komşusunun tavsiyesiyle geldiğini söyleyerek söze başladı. Aslında dört dörtlük bir ev hanımı olduğunu çocukları ve eşiyle çok mutlu bir hayatı olduğunu söylüyor. Bu denli mükemmel bir eş olmaya çalışırken nedenini anlayamadığı bir şekilde eşinin kendinden ve evinden uzaklaştığından yakınır. Bankacı olan kocasının oldukça yoğun çalıştığını ancak işten çıkar çıkmaz eve gelmediğini söyler. Gün geçtikçe eşinin eve daha geç geldiğini söyleyen Reyhan hanım, bu yüzden eşine sitem ettiğini, onun sitemlerinin eşini daha fazla dışarıya ittiğini söyler. Reyhan hanım eşi eve geç geldikçe ona daha fazla bağlandığını ve eşi olmadan hayatta kalamayacağını doktor hanıma anlatır.

Doktor hanımın bu durumun ne zamandır sürdüğünü sorması üzerine Reyhan hanım, bir kaç yıldır bazı gariplikler hissettiğini ancak bu durumun sıklaşmasıyla birlikte şüphelenmesi üzerine kocasının telefonunu karıştırdığını söyler. Kocasının telefonunda abuk subuk mesajlar bulan Reyhan hanım, bu durumdan dolayı aldatıldığını hissettiğini, bu durumun artık kendi sağlığını bozduğunu söyler.
Doktor hanımın olayı daha iyi anlamak için Reyhan hanıma çocukluğunu sorar. Reyhan hanım, orta halli bir aileye sahip olduğunu kendinden küçük bir erkek kardeşi ve büyük de bir ablası olduğunu söyler. Annesi ile ablası arasında oldukça kuvvetli bir bağ olduğunu ve arkadaş gibi davrandıklarını söyler. Kendisinin küçük olduğu için bu muhabbete dahil olamadığını, erkek kardeşinin de küçük olduğu için her hareketinin tolere edilirken, kendisinin ise hep arada kalan taraf olduğunu söylüyor.

Reyhan küçüklüğünden beri herkese kendini sevdirmek ve onlara yaranmak isteyen bir tip olmuştur. Kendi ailesine, eşine, çocuklarına, eşinin ailesine yaranmaya çalışan Reyhan, hayatını buna adamış. Reyhan, sürekli kendini eşine ve tüm diğer çevresine yaranmaya çalışmaya adadığı için, kendi kendini değersizleştirmiş. Reyhan hanım, evliliğin ilk gününden bu yana her gün eşini giyinip süslenip bekleyen onu efendi gibi gösterirken farkında olamadan köleleştirmiştir.

Kırmızı Oda Nazlı ve Recai Gerçek Hayatta Kim?
TV8 ekranlarında yayınlanan Kırmızı Oda dizisi her geçen gün büyüyen bir ilgiyle izlenmeye devam ediyor. Kırmızı Oda dizisi özellikle de gerçek hayatta yaşanmış hikayelerden uyarlanarak yazılan senaryosuyla oldukça büyük ilgi çekiyor. Dizinin yeni hikayelerinden biri olan Nazlı ve Recai de büyük ilgi görüyor. Dizinin senaryosunun gerçek hikayelerden esinlenilerek yazıldığın bilen izleyenler, Kırmızı Oda Nazlı ve Recai Gerçek Hayatta Kim? sorusunun yanıtını da merak ediyor.
TV8 ekranlarının en sevilen dizilerinden biri olan Kırmızı Oda dizisi, bilindiği gibi Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu'nun muayenehanesine terapiye gelen danışanlarının hikayelerini kaleme aldığı kitaplardan esinlenilerek yazılıyor. Dizide izlediğimiz bir çok karakterin gerçek hayatta kim olduğu da büyük merak konusu olmuştu. Tıpkı daha önce de dizide konu edilen karakterler gibi Recai ve Nazlı'nın gerçek hayat hikayesi de merak ediliyor.

Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu'nun kitaplarını okuyan ve Kırmızı Oda dizisini de takip eden izleyenler, ilk bakışta hikayenin Camdaki Kız kitabındaki Nalan ve Hayri hikayesine benzetti. Bu hikayede de tıpkı Nazlı ve Recai gibi Nalan ilişkinin yürümesini isterken Hayri ise Nalan'ı istemiyordu. Kitapta Nalan da tıpkı Nazlı gibi güzelliğiyle dikkatleri üzerlerine çekiyordu. Ancak iki çifti birbirinden ayıran en önemli özellik Nazlı ve Recai'nin sevgili değil evli olmalarıydı.
Kırmızı Oda Nazlı ve Recai Gerçek Hayat Hikayeleri Ne?
Kırmızı Oda dizisinde ilenen Recai ve Nazlı hikayesi Dr. Gülseren Buğdağcıoğlu tarafından kaleme alınan Madalyonun İçi kitabındaki Reyhan hanımın hikayesiyle çok büyük benzerlik gösteriyor. Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu, Madalyonun İçi kitabında Reyhan hanım, kumral balık etli çok güzel bir kadın olarak betimleniyor. ojeli tırnakları ve fönlü saçlarıyla dikkat çeken Reyhan hanımı gördüğünde doktor hanım bile şaşkına dönüyor. Bu denli bakımın ne derdi olduğunu doktor hanım dahi merak ediyor.

Reyhan hanım doktor hanımın çalışma odasına girer girmez, merhaba dedikten hemen sonra ağlayarak derdini anlatmaya başlıyor. Kocasının artık kendini eskisi kadar sevmediğinden yakınan Reyhan hanım, eve çok geç saatlere kadar gelmediğini, onu terk etmek üzere olduğunu anlatıyor. İlk başta şaşıran doktor hanım sorular sormaya başlar.
Reyhan hanım doktor hanıma komşusunun tavsiyesiyle geldiğini söyleyerek söze başladı. Aslında dört dörtlük bir ev hanımı olduğunu çocukları ve eşiyle çok mutlu bir hayatı olduğunu söylüyor. Bu denli mükemmel bir eş olmaya çalışırken nedenini anlayamadığı bir şekilde eşinin kendinden ve evinden uzaklaştığından yakınır. Bankacı olan kocasının oldukça yoğun çalıştığını ancak işten çıkar çıkmaz eve gelmediğini söyler. Gün geçtikçe eşinin eve daha geç geldiğini söyleyen Reyhan hanım, bu yüzden eşine sitem ettiğini, onun sitemlerinin eşini daha fazla dışarıya ittiğini söyler. Reyhan hanım eşi eve geç geldikçe ona daha fazla bağlandığını ve eşi olmadan hayatta kalamayacağını doktor hanıma anlatır.

Doktor hanımın bu durumun ne zamandır sürdüğünü sorması üzerine Reyhan hanım, bir kaç yıldır bazı gariplikler hissettiğini ancak bu durumun sıklaşmasıyla birlikte şüphelenmesi üzerine kocasının telefonunu karıştırdığını söyler. Kocasının telefonunda abuk subuk mesajlar bulan Reyhan hanım, bu durumdan dolayı aldatıldığını hissettiğini, bu durumun artık kendi sağlığını bozduğunu söyler.
Doktor hanımın olayı daha iyi anlamak için Reyhan hanıma çocukluğunu sorar. Reyhan hanım, orta halli bir aileye sahip olduğunu kendinden küçük bir erkek kardeşi ve büyük de bir ablası olduğunu söyler. Annesi ile ablası arasında oldukça kuvvetli bir bağ olduğunu ve arkadaş gibi davrandıklarını söyler. Kendisinin küçük olduğu için bu muhabbete dahil olamadığını, erkek kardeşinin de küçük olduğu için her hareketinin tolere edilirken, kendisinin ise hep arada kalan taraf olduğunu söylüyor.

Reyhan küçüklüğünden beri herkese kendini sevdirmek ve onlara yaranmak isteyen bir tip olmuştur. Kendi ailesine, eşine, çocuklarına, eşinin ailesine yaranmaya çalışan Reyhan, hayatını buna adamış. Reyhan, sürekli kendini eşine ve tüm diğer çevresine yaranmaya çalışmaya adadığı için, kendi kendini değersizleştirmiş. Reyhan hanım, evliliğin ilk gününden bu yana her gün eşini giyinip süslenip bekleyen onu efendi gibi gösterirken farkında olamadan köleleştirmiştir.