Bimarhane Nedir?
Şifahane anlamında kullanılır. Ancak 17. Yy.Dan sonra Osmanlı'da tımarhane manasına gelmeye başlamıştır. Osmanlı zamanında hastanelere bimaristan (bimar=hasta), bimarhane, şifahane, darüşşifa gibi isimler verilmiştir. Osmanlı Devleti'nin yapmış olduğu ilk hastane padişah Yıldırım Bayezid döneminde Bursa'da yaptırılmıştır. Daha sonra fethedilen her bölgeye mutlaka bir hastane yapılmıştır. 16. yüzyılda sadece İstanbul'daki hastaneleri sayısı 100'ü geçmektedir.
İlk Bimarhaneler
İlk İslam bimarhanesi karşınıza Hendek Savaşı sırasında kurulan seyyar savaş hastanesi ile çıkmaktadır. Savaş sırasında yaralılara müdahale edilen tubimer hanelerin ardından tam teşekküllü ilk hastane 707 yılında Emevi halifesi Velid b. Abdulmelik tarafından yaptırılmıştır. Hastaneye maaşlı hekimler tayin edilerek, akıl hastalarının ve cüzzamlıların hem tedavi hem de tecrit edildiği odalar inşa edilmiştir. İslam ülkelerindeki ilk akıl ve beden hastalıkları tedavisi ile ilgili hastaneler bu dönemde gelişme göstermeye başlamıştır.
847 ile 861 seneleri arasında yer alan dönemde Halife Mütevekkil Alellah döneminde Bağdat ile Vasıt arasında yer alan bir bölgede akıl hastaları için özel bimarhaneler kurulduğundan bahsedilir. Bu hastane sadece akıl hastalarının tedavi edilebilmesi için tahsis edilmiş olup, o dönemdeki en iyi akıl hastanelerinden biridir. Hatta bazı rivayetlere göre, 1400’lü yıllarda İspanya ve İngiltere'de kurulan psikiyatri hastaneleri ile bu bimarhane kadar modern değildir. 9.yüzyılda bimarhanelerin akıl hastaları ile birlikte diğer hastaların birlikte tedavi edildiğine dair en güzel örnek 872 yılında Ahmet b. Tolun tarafından Mısır'da kurulan ve kendi adını taşıyan bimarhanedir. Günümüzde hala ayakta kalmış olan bu bimarhanede, hastalar özel hastane elbiseleri ile yatırılmak da olup, hekimler tarafından tedavi edilen hastaların yemekleri ve ilaçları önlerine getirilmiştir. Bu yönüyle incelendiğinde bu bimarhane teknik yönlerden olmasa bile, hastaları sağlığın olan hizmetler ve hasta bakımı açısından günümüzdeki modern hastanelerin vasıflarını taşımıştır.
Selçuklular döneminde genel bimarhanelerden başka yalnızca akıl hastalarının tedavisiyle uğraşan birimler de kurulmuştur. Bu bimarhanelerin en önemlileri, Burdur civarında yer alan Melek Dede Türbesi ve Afyon civarında yer alan Karacaahmet Tekkesi’dir. bunların dışında Erzurum'da günümüzdeki adı Deli Baba olan köyde akıl hastalarını tedavi etmek için pek çok tekke kurulmuştur. İspanya kralının elçisi Klavijo, buradan geçerken dervişler tarafından hastalara şifa dağıtılmak için tedaviler uygulandığını gördüğünü günlüğünde yazmıştır.
Osmanlı Döneminde Bimarhaneler
Günümüze kadar gelebilen İslam hastanelerini birçoğu Osmanlılara aittir. Mimar Sinan tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak günlerini yaş yaşadığı dönemlerde, İstanbul'da inşa edilen Haseki Hastanesi, Süleymaniye Külliyesi’ndeki şifahane ve tıp medresesi ve Atik Valide Hastanesi diğer hastalarla birlikte akıl hastalarının da tedavilerinin yapıldığı ünlü Osmanlı hastaneleridir. Osmanlı döneminde yapılmış olan bu hastaneleri en önemli mimari özellikleri, cami, medrese, hamam, imaret, kervansaray, çarşı, tabhane, çeşme ve benzerleri yapıların külliyelerinin bir parçası olarak planlanmış olmasıdır. Bu külliyeler şehir içinde birer küçük şehir oluşturacak bir sosyal merkez gibi toplumun her çeşit sosyokültürel ve sağlık ile ilgili ihtiyaçlarını da karşılamaları ile bilinmekteydi.
Osmanlı hastanelerinden Edirne’de bulunan II. Bayezid Darüşşifası olarak anılan hastanede Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaptırılmış olan hastanelerden farklı olarak, mimari olarak cami yerine hastane ve onun hemen bitişiğinde bulunan tıp öğrenimi için ayrılmış medreseye ağırlık verilmiştir. Merkezi sistemi mevcut olduğu bu hastanede ortada yer alan büyük binanın haricinde 12 tanesi Küçük olmak üzere 13 kubbe ile örtülmüş 6 kişilik hastane ana binası ve ana binanın Hemen yanında küçük iç avluda gruplandırılmışIdare binası ve poliklinik olarak kullanılan bölüm ile birlikte büyük avlu etrafında yer alan saldırgan akıl hastaları için özel olarak inşa edilmiş 6 odalık tımarhane bölümü yer almaktadır. bunların dışında çamaşırhaneler ve mutfakta bu bölümde bulunmaktadır.
Şifahane anlamında kullanılır. Ancak 17. Yy.Dan sonra Osmanlı'da tımarhane manasına gelmeye başlamıştır. Osmanlı zamanında hastanelere bimaristan (bimar=hasta), bimarhane, şifahane, darüşşifa gibi isimler verilmiştir. Osmanlı Devleti'nin yapmış olduğu ilk hastane padişah Yıldırım Bayezid döneminde Bursa'da yaptırılmıştır. Daha sonra fethedilen her bölgeye mutlaka bir hastane yapılmıştır. 16. yüzyılda sadece İstanbul'daki hastaneleri sayısı 100'ü geçmektedir.
İlk Bimarhaneler
İlk İslam bimarhanesi karşınıza Hendek Savaşı sırasında kurulan seyyar savaş hastanesi ile çıkmaktadır. Savaş sırasında yaralılara müdahale edilen tubimer hanelerin ardından tam teşekküllü ilk hastane 707 yılında Emevi halifesi Velid b. Abdulmelik tarafından yaptırılmıştır. Hastaneye maaşlı hekimler tayin edilerek, akıl hastalarının ve cüzzamlıların hem tedavi hem de tecrit edildiği odalar inşa edilmiştir. İslam ülkelerindeki ilk akıl ve beden hastalıkları tedavisi ile ilgili hastaneler bu dönemde gelişme göstermeye başlamıştır.
847 ile 861 seneleri arasında yer alan dönemde Halife Mütevekkil Alellah döneminde Bağdat ile Vasıt arasında yer alan bir bölgede akıl hastaları için özel bimarhaneler kurulduğundan bahsedilir. Bu hastane sadece akıl hastalarının tedavi edilebilmesi için tahsis edilmiş olup, o dönemdeki en iyi akıl hastanelerinden biridir. Hatta bazı rivayetlere göre, 1400’lü yıllarda İspanya ve İngiltere'de kurulan psikiyatri hastaneleri ile bu bimarhane kadar modern değildir. 9.yüzyılda bimarhanelerin akıl hastaları ile birlikte diğer hastaların birlikte tedavi edildiğine dair en güzel örnek 872 yılında Ahmet b. Tolun tarafından Mısır'da kurulan ve kendi adını taşıyan bimarhanedir. Günümüzde hala ayakta kalmış olan bu bimarhanede, hastalar özel hastane elbiseleri ile yatırılmak da olup, hekimler tarafından tedavi edilen hastaların yemekleri ve ilaçları önlerine getirilmiştir. Bu yönüyle incelendiğinde bu bimarhane teknik yönlerden olmasa bile, hastaları sağlığın olan hizmetler ve hasta bakımı açısından günümüzdeki modern hastanelerin vasıflarını taşımıştır.
Selçuklular döneminde genel bimarhanelerden başka yalnızca akıl hastalarının tedavisiyle uğraşan birimler de kurulmuştur. Bu bimarhanelerin en önemlileri, Burdur civarında yer alan Melek Dede Türbesi ve Afyon civarında yer alan Karacaahmet Tekkesi’dir. bunların dışında Erzurum'da günümüzdeki adı Deli Baba olan köyde akıl hastalarını tedavi etmek için pek çok tekke kurulmuştur. İspanya kralının elçisi Klavijo, buradan geçerken dervişler tarafından hastalara şifa dağıtılmak için tedaviler uygulandığını gördüğünü günlüğünde yazmıştır.
Osmanlı Döneminde Bimarhaneler
Günümüze kadar gelebilen İslam hastanelerini birçoğu Osmanlılara aittir. Mimar Sinan tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak günlerini yaş yaşadığı dönemlerde, İstanbul'da inşa edilen Haseki Hastanesi, Süleymaniye Külliyesi’ndeki şifahane ve tıp medresesi ve Atik Valide Hastanesi diğer hastalarla birlikte akıl hastalarının da tedavilerinin yapıldığı ünlü Osmanlı hastaneleridir. Osmanlı döneminde yapılmış olan bu hastaneleri en önemli mimari özellikleri, cami, medrese, hamam, imaret, kervansaray, çarşı, tabhane, çeşme ve benzerleri yapıların külliyelerinin bir parçası olarak planlanmış olmasıdır. Bu külliyeler şehir içinde birer küçük şehir oluşturacak bir sosyal merkez gibi toplumun her çeşit sosyokültürel ve sağlık ile ilgili ihtiyaçlarını da karşılamaları ile bilinmekteydi.
Osmanlı hastanelerinden Edirne’de bulunan II. Bayezid Darüşşifası olarak anılan hastanede Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaptırılmış olan hastanelerden farklı olarak, mimari olarak cami yerine hastane ve onun hemen bitişiğinde bulunan tıp öğrenimi için ayrılmış medreseye ağırlık verilmiştir. Merkezi sistemi mevcut olduğu bu hastanede ortada yer alan büyük binanın haricinde 12 tanesi Küçük olmak üzere 13 kubbe ile örtülmüş 6 kişilik hastane ana binası ve ana binanın Hemen yanında küçük iç avluda gruplandırılmışIdare binası ve poliklinik olarak kullanılan bölüm ile birlikte büyük avlu etrafında yer alan saldırgan akıl hastaları için özel olarak inşa edilmiş 6 odalık tımarhane bölümü yer almaktadır. bunların dışında çamaşırhaneler ve mutfakta bu bölümde bulunmaktadır.